Kılıç devri bitti, artık Bilgi Çağında yaşıyoruz. Bu çağda gücün kaynağı bilgidir. Bilginin kaynağı da eğitimdir. Eğer güçlü bir ülke olmak istiyorsak çağımızın ruhuna uygun olarak kaliteli eğitime yönelmeliyiz. Kaliteli eğitim için de çok para harcamak lazım. Siz, hiç ucuza kaliteli kıyafet, eşya, mal, ev, araba, hizmet alabilir misiniz? Elbette ki hayır! Tüm kaliteli şeyler gibi kaliteli eğitimi de ancak çok parayla alabilirsiniz. Eğer kaliteli eğitim istiyorsanız çok para harcamak zorundasınız. Bunun dışındaki söylemler aldatmacadır.
Ülkelerin kaliteli eğitime önem verip vermediklerini bütçelerinden eğitime ayırdıkları kaynaklara bakarak anlayabiliriz. Bunu incelediğimizde ülkelerin durumu ortaya çıkar. MEB verilerine göre Türkiye 2006, 2007, 2008, 2009 yıllarında eğitime her yıl ortalama 18 milyar dolar ayırırken, aynı dönemde Fransa her yıl ortalama olarak eğitime 160 milyar dolar ayırmıştır. Kaldı ki Fransa’nın nüfusu bizden 15 milyon daha az, bize göre birikmiş eğitim sorunları yok. Oysa bizde kalabalık sınıflar, ikili eğitim, birleşmiş sınıflar, kütüphanesi olmayan okullar, yoksulluk sınırının altında yaşayan öğretmenler benzeri eğitim sorunları bir dağ gibi birikmiş. Bütün bunlara rağmen Fransa eğitime bizden dokuz kat daha fazla kaynak ayırmıştır.
İşte ülke olarak dünyada 17. büyük ekonomiye sahip olmamıza rağmen insani gelişmişlikte 72. sırada olmamız eğitime ayırdığımız kaynakla ilgilidir. Demek ki ekonomik gücümüz eğitime yeterince yansıtılmamıştır.
Peki, ülkemizde merkezi yönetim eğitime yeteri kadar kaynak ayırmıyor da mahalli idareler, iş yerleri, aileler, bireyler yeteri kadar eğitime kaynak ayırıyor mu? Maalesef onlar da ayırmıyor. Yapılan bir araştırmada ülkemizdeki nüfusun %60’ı eğitime hiç para harcamıyor. Böyle bir ülkede kaliteli eğitimden bahsedebilir misiniz?
Sonuçta her kim eğitime yeterince kaynak ayırmazsa sonu hüsran olur.
Güneydoğu’da beş yıla yakın görev yaptım. Orada aile reisleri, çocuklarının eğitimine pek kaynak ayırmıyordu. Onlar ellerine geçen parayla önce bir kaleşinkof silah alıyorlardı. Yani öncelikleri eğitim değil silahtı. Bu yüzden o bölgede kan ve gözyaşı hiç bitmiyor. Aynı şey tüm Orta Doğu ülkeleri için de geçerli… Maalesef günümüzde Orta Doğu kan gölü! Gerçekte Orta Doğu Ülkeleri kalitesiz eğitimin sonuçlarını yaşıyor. Bizce bunun temel nedeni de bu ülkelerin vizyonsuz yöneticilerinin ülke kaynaklarını öncelikli olarak eğitime değil de emperyalist ülkelerin teknoloji artığı silahlarına ve lüks tüketime harcamalarıdır…
Dünyamızı tehdit eden terör belasının da, eğitimin bir sonucu olan insani gelişmişlik düzeyinin düşük olduğu ülkelerde daha çok yaşandığı bir gerçektir.
Kaliteli eğitimin olmadığı ülkelerde insanların davranışları olumlu yönde değiştirilemiyor. Bu yüzden kurallara uymamak, çevreyi kirletmek, kaba, öfkeli, saldırgan davranışlar çok yaygın olmaktadır. Dolayısıyla insanların yaşam kalitesi de düşmektedir.
Aslında her insan için zihinsel gelişim açısından eğitimin en önemli aşamaları anaokulundan liseyi bitirinceye kadar olan dönemdir. Nitekim ünlü eğitim bilimci Bloom’a göre de zihinsel gelişim bu süreçte gerçekleşmekte. Bu yüzden beş yaşından on sekiz yaşına kadar olan dönemdeki eğitimin kalitesi çok yükseltilmelidir. Nitekim Güney Kore’nin son yıllardaki üstün başarısı, bu dönemde çocuklarına sağladıkları kaliteli eğitimden kaynaklanıyor. Öyleyse insanların hayatında özellikle anaokulundan liseyi bitirinceye kadar olan dönemdeki okul eğitiminin kalitesi çok önemlidir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki eğitime ciddi miktarda para harcamayan bireyler, aileler, iş yerleri, ülkeler kaliteli eğitimden mahrum kalacakları için çok acı çekerler.