Gazeteci-yazar Melda Tuncel, Kitap Magazin okurları için yazdı: Eski Ramazanları Yad Etme Zamanı
Eski Ramazanları Yad Etme Zamanı
Tüm dünyayı kasıp kavuran, milyonlarca insanı şaşkına çevirip kendi içine yönlendirirken düşündüren Korona Covid-19 virüsü hepimiz için zor günler geçire dursun, bu arada on birin ayın sultanı, şehr-i Ramazan başladı. Böylesi zor geçen günlerde hepimize iyi gelecek 30 günlük bu süreç, ailelerimizle komşularımızla yakından kaynaşamasak da gönül bağımızı ve yürekten desteklerimizi hissettirecek hiç şüphesiz.
Büyüklerimizin anılarında canlanan eski ramazan adetleri unutulmaya yüz tutmuş olsa da, tam da bugünlerde yeniden hatırlayalım istedim. Aslında ramazanın lezzetli iftar sofraları ve keyifli sahur saatleri,, yaşanan her döneme yeni uyarlamalarla taşınırken, şekil değiştirmiş olsa da eskilerin tadı bir başka güzelmiş.
İftara davet edilen misafirlere evden ayrılırken verilen diş kirası hediyesi, ilk kez oruç tutan çocuklara hediyeler, çocukların orucunu satın alma, teravih namazı sonrası sahura kadar süren ramazan oyunları, pişi dağıtma, eski zaman ramazan hikayeleri ve komşuluk ilişkileri artık farklı bir boyuta geçse de, eski ramazan geleneklerinin başında geliyormuş.
İslamiyetin şartlarından biri olan oruç tutmak, her yıl Ramazan ayı dönemi ile hayatımızda yer bulur ve ister oruç tutun, ister tutmayın hayatımıza kattığı hoşluklarla bayrama hazırlık yaptırır. Ancak bu sene yaşanan salgın durumundan dolayı bunu sadece telefonlarla ve görüntülü sohbetlerle yapacağız, ardından bir sonraki ramazan da acısını çıkarırcasına daha fazlasıyla yaşamaya niyet edeceğiz.
İhtiyaç sahiplerine yapılan gıda yardımları, ramazan geleneklerinin başında gelirken bu ramazan maalesef iftar sofraları sadece çekirdek aileler içinde, akraba ve komşularla fazla kaynaşamadan ama her daim şükürle devam edecek.
Haydi gelin şimdi eski ramazanları hatırlayalım:
DİŞ KİRASI
Osmanlı döneminde özellikle köşk veya konaklarda halk için sofralar hazırlanır, Tanrı misafiri olarak kapıya gelen hiç kimse geri çevrilmezmiş. Kuş sütü hariç her şeyin bulunduğu bu iftar sofralarında misafirler diledikleri gibi karınlarını doyurduktan sonra ayrılırken, ev sahibi tarafından kadife keseler içine hediyeler ve altın ya da gümüş akçe paralar konurdu. Diş kirası adı ile verilen bu hediyeler, iftar sofrasına katılan kişilerin, geldikleri evin sahiplerine sevap kazanmaya vesile oldukları için verilirdi. Şimdilerde bu adet, her ne kadar unutulmaya yüz tutmuşsa da; bazı yörelerde küçük hediyelerle hala uygulanmakta. Geçen ramazan ayına kadar ben de kızımla birlikte kurduğumuz iftar sofralarına katılan aile büyüklerimize ve komşularımıza dua kitapları, misk-I amber kokuları, evde anne kız birlikte yaptığımız reçellerin minik kavanozlara hazırlanmış sunumları ile benzer minik hediyeler verimiştik. Soframıza geldiğiniz için; nimetimizi, bereketimizi bizimle paylaşarak çoğalttığınız için teşekkür ederiz demenin ne güzel bir yolu değil mi?
TERAVİH NAMAZI SONRASI SAHURA KADAR OYUNLAR
Önceden ramazan gecelerinde teravih namazı sonrası Anadolu’da evlerde sıra geceleri yapılırmış. Bu sıra gecelerinde has yüksük oyunu¸ tura oyunu¸ yıldız sayma¸ yumurta saklama gibi oyunlar oynanıp büyüklerin anlattığı hikayeler¸ anılar yöresel masal ve efsaneler dinlenirmiş.
Ayrıca bir tepsi üzerine ters çevrilmiş 9 fincan konulduğunu ve bunlardan birinin altına da yüzük saklanarak oynanırmış . Oyunu kazananlar, kaybedenleri sahurda hizmet etmekle cezalandırırdı. Büyükler bu oyunları oynarken, çocuklara da karagöz hacivat ve kukla gösterileri yapılarak gecenin sahur zamanına kadar eğlenceli geçmesi sağlanırmış. Şimdi herkes kendi odasında köşesinde zaman geçirmeyi tercih etse de yeniden güzel ve sağlıklı günler bizi birleştirecek.
İLK KEZ ORUÇ TUTAN ÇOCUKLARA HEDİYE
Ergenlikle birlikte yaşına gelmiş ve ilk kez oruç tutan çocuklara özen gösterilerek onları tebrik ve takdir etme anlamında hediyeler alınırdı. Bu hediyeler genellikle onların gün boyunca aklına gelen canlarının çektiği yiyecek ve yemişler olurdu. Günümüzde hala devam eden bu güzel gelenek, anne babaların ve özellikle de büyük ebeveynlerin gururla desteklediği bir seromoni adeta.
ÇOCUĞUN ORUCUNU SATIN ALMA ve ORUCA DİREK VURMA
Çocukları ramazanın manevi duygusu ile tanıştırmak, oruç tutmaya alıştırmak amacı ile yapılan bir tür oyundur. ‘Orucunu sat bana , istediğini alayım’ diyen büyüklerin çocuklara çeşitli yiyecekler ve küçük eşyalar alması, onları ödüllendirmesi oyunudur. Bazen de, çocukların akşama kadar oruç tutmaları¸ yaşları dolayısıyla uygun olmadığı için öğle saatlerinde onlara yemek yedirilirdi. Bu yemek saatine de; ‘oruca direk vurma’ denirmiş.
PİŞİ DAĞITMA
Sahur hazırlıkları sırasında kadınların un, su, tuz ile yaptıkları hamurları ellerinde şekil vererek yağda kızartmalarına pişi denir. Günümüzde de yapılan pişi, eskiden özellikle ramazan aylarında tepsilerce pişirilip mahalledeki komşulara , esnafa ve ramazan davulcusuna da ikram edilerek paylaşılır, böylece haneye ramazan bereketi getireceğine inanılırmış. Gerçi şimdi bu adeti pişi başta olmak üzere, iftar saatine yakın lezzetli mis gibi ekmek ve pidelerle ya da benzeri tatlı tuzlu pek çok paylaşımlarla hala paylaşmanın keyfine varıyoruz çok şükür.
Ramazan ayının kendine has kattığı duygusu, manevi zenginliği ve gönüllere dillere, bedene verdiği nefs kontrolü ve edilen duaların, yapılan ibadetlerin yeri ayrı tabiiki. Ama yukarıda hatırlatmak istediklerim, özellikle çocuklarımızı da dahil edeceğimiz, ramazan kültürünü yaşamak ve yaşatmak için aklımızın bir köşesinde, gönlümüzün bir yerinde olursa iyi olur diye paylaşmak istediklerimdir.
Herkese hayırlı ramazanlar dileğiyle…
Melda Tuncel
Melda Tuncel Kimdir?
İstanbul doğumlu olan Melda Tunçel, 1990 yılında başladığı Sabah gazetesi ile medyaya adım attı. 1993 yılında Sabah ve ATV adına Londra’da gazetecilik yaptığı dönemde eğitimini Media Studies (Tv ve Radyo Programcılığı yanısıra Basın fotoğrafçılığı) olarak tamamladı.
Niyetin Gücü: Dile Senden Ne Dilersen
Bir arkadaşım bana “Masalsı mucizelere ve tutkuyla istenen her şeyin olacağına hâlâ inanıyor musun, yoksa artık değiştin mi?” diye sordu..
Cevabım her zaman ve daima EVET..
İnanmaktan öte biliyorum ve bildiğime de inanmaya devam edeceğim;
Çünkü hayallerim benim olan gerçeklerdir.
O çok istediğin şey her ne ise;
Şimdiye kadar hep istedin.
Hala olmadıysa eğer,
Düşün bakalım
Yaptıkların bir yana, acaba neyi yapmadın?
Gerçekleşmemiş dilek yoktur, doğru dilenmemiş dilek vardır.
Özüne ve sözüne dikkat et
Hayallerin ve duaların varsa, her şeyin vardır.
Dileklerine güven ve onu verene en çok..
İstediğin kadar olmak varken,
istemediğin kadar neden üzülüyorsun ?
Dile senden ne dilersen
Senin de olsun…
(Tanıtım Bülteninden)